-
1 köşeyi dönmek
разреши́ть [свои́] материа́льные пробле́мы -
2 köşeyi dönmek
n. shake the pagoda tree -
3 köşeyi dönmek
to strike it rich, to feather one's (own) nest -
4 dönmek
dönmek <- er> sich drehen; z.B. Mond kreisen; zurückkehren (-den aus D; -e nach, zu D); sich wenden (-e an A); sich zuwenden (-e jemandem); sich verwandeln (-e in A); werden (-e zu D); REL abtrünnig werden, übertreten; Gerücht umlaufen; Schüler sitzen bleiben; Wetter umschlagen; -den abrücken, Abstand nehmen von;deliye dönmek verrückt werden;geriye dönmek umkehren;köşeyi dönmek um die Ecke biegen; fig (plötzlich) reich werden;(mutlak bir) ölümden dönmek dem (sicheren) Tode entgehen -
5 dönmek
vi1) (geri gelmek/gitmek) zurückkehrennormale \dönmek zur Normalität zurückkehrenyarı yoldan \dönmek auf halbem Weg umkehrendöndü mü? ist er zurück?2) sich drehen, rotierenbaşım dönüyor mir dreht sich alles im Kopf, mir ist schwindeligkendi ekseni etrafında \dönmek sich um die eigene Achse drehen3) ( rüzgâr) drehen4) ( sapmak) abbiegenköşeyi [o köşeden] \dönmek um die Ecke biegensağa/sola \dönmek (nach) rechts/links abbiegensola \dönmek yasaktır! links abbiegen verboten!5) sich wendenşansı döndü ( fig) für ihn hat sich das Blatt gewendet6) sich zuwenden (-e)birine \dönmek sich jdm zuwenden7) werden (-e zu), sich verwandeln (-e in)8) ( sınıfta kalmak) sitzen bleiben, durchfallen9) (geri \dönmek) zurücktreten (- den von) -
6 dönmek
верну́ться верте́ться возврати́ться враща́ться кружи́ть кружи́ться* * *1) враща́ться, верте́ться; кружи́тьсяbaşım dönüyor — у меня́ голова́ кру́жится
etrafında dönmek — кружи́ть, кружи́ться вокруг кого-чего
orada dönen söylentilere göre — су́дя по разгово́рам, кото́рые [там] хо́дят
tekerlek dönüyor — колесо́ враща́ется
topaç dönüyor — волчо́к ве́ртится
2) -den, -e возвраща́ться (откуда куда-л.)İstanbuldan ne zaman döndünüz? — когда́ вы верну́лись из Стамбу́ла?
3) -e повора́чиваться, обора́чиватьсяbana dönerek cevap verdi — поверну́вшись ко мне, он отве́тил
4) -i повора́чивать, свора́чивать; огиба́тьatlılar köşeyi döndüler — вса́дники сверну́ли за́ угол
5) меня́ться, изменя́ться, принима́ть друго́й видdeliye döndü — он [совсе́м] с ума́ сошёл
6) разг. остава́ться на второ́й годçocuk beş dersten döndü — ма́льчик по пяти́ предме́там оста́лся на второ́й год
7) отрека́ться, отступа́ть; отка́зываться (от своего слова, обещания и т. п.)sözünden döndü — он отказа́лся от свои́х слов
8) ре́зко [из]меня́ться; кру́то поверну́ть разг.hava birdenbire döndü — пого́да вдруг ре́зко измени́лась
-
7 köşe
угол (м)* * *врз.у́голkutunun sivi köşesi — о́стрый у́гол я́щика
mendilin köşesi — уголо́к носово́го платка́
ülkenin her köşesinden haberler — ве́сти со всех уголко́в страны́
yurdun her köşesini gezdi — он побыва́л во всех уголка́х страны́
••- köşeye çekilmek
- köşeyi dönmek
- köşeye oturmak
- köşeye sıkıştırmak -
8 köşe
köşe Ecke f; Eck-;köşe başı Straßenecke f;köşe başı bakkalı fam (der) Laden um die Ecke;köşe(de) bucak(ta) alle Winkel; an allen Ecken und Enden;köşe kadısı Träumer m, -in f; Einzelgänger m, -in f;köşekapmaca Kinderspiel Bäumchen wechseln;köşeyi dönmek um die Ecke biegen; fig fam schnell zu etwas kommen;dört köşe Viereck n -
9 köşe
п1) в разн. знач. у́голköşe başı — а) у́гол у́лицы; б) углово́й; ближа́йший, сосе́дний (о лавке)
köşeyi dönmek — заверну́ть за́ угол
köşeden köşeye yürümek — ходи́ть из угла́ в у́гол
köşede oturmak — сиде́ть в углу́
köşe taşı — краеуго́льный ка́мень
2) уголо́к, закоу́локköşede bucakta — во всех уголка́х; всю́ду, везде́
См. также в других словарях:
köşeyi dönmek — 1) hiçbir çaba göstermeden kısa sürede zengin olmak 2) kısa yoldan ve büyük bir emek harcamadan sosyal ve ekonomik güç edinmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dönmek — nsz, er 1) Kendi ekseni üzerinde veya başka bir şeyin dolayında hareket etmek İçeride anahtarın acı bir gıcırtısıyla döndüğünü duydum. Y. Z. Ortaç 2) den, e Geri gelmek, geri gitmek Ertesi gün aynı yoldan Bodrum a döndük. Halikarnas Balıkçısı 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
köşe — is., Far. gūşe 1) Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye Kutunun sivri köşesi. 2) İki duvarın birleştiği girintili veya çıkıntılı yer Seniha Hanım parmağını odanın köşesine uzattı. P. Safa 3) İki sokağın veya caddenin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yırtmak — i, ar 1) Kâğıt, kumaş gibi bükülüp katlanan şeyleri parçalamak Yürürken sert bir şey paçamı yırttı, çepeçevre dikenli bir tel... F. R. Atay 2) Vücudu kanatacak kadar derin çizmek Kedi çocuğun elini yırttı. 3) Yok etmek, bastırmak 4) Sağrısını… … Çağatay Osmanlı Sözlük